-
Ana Sayfa
Hakkımızda Kursumuz Referanslar Gerekli Evraklar S.S.S
- Src Belgesi
- Psikoteknik
- Ody - Üdy
- Ehliyet
- K- Belgesi
- İletişim
KategorilerSizin İçin SeçtiklerimizArşivAnketSitemizi değerlendirin
24 Tem 11:57Ders NotlarıOdy - Üdy Dersi
VERGİ KANUNLARI VE UYGULAMALARI
VERGİ KANUNLARI VE UYGULAMALARI
Vergi sistemimizin temeli 1949 yılında yapılan vergi reformu ile atılmıştır. Bugünkü gelir ve kurumlar vergisinin, Vergi Usul Kanunu’nun esasları bu tarihte kabul edilmiştir. Gerçi 1949’dan günümüze kadar geçen süre içinde her üç kanunda çok çeşitli değişiklikler yapılmıştır; ancak temel ilkelerde değişme olmamıştır. 1949’da yapılan vergi reformunu tamamlayıcı nitelikte olmak üzere 1953’te 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kabul edilmiştir.
GELİR VERGİSİ
Konusu gelir olan gelir vergilerini, gelir ve kurumlar vergileri meydana getirmektedir. Gelir vergileri, gerçek kişilerin gelirlerini; kurumlar vergisi ise, ilke olarak kurumların kurum kazançlarını vergilendirir. Kamuya gelir sağlama dışında vergilerin başka amaçları da bulunmaktadır. Bunlar, ekonomik ve sosyal amaçlardır. Ekonomide hedeflenen bazı amaçları gerçekleştirmede ve ekonomiye bir bakıma yön vermede, gelirler üzerinden alman vergilerin, diğer vergilere göre çok daha önemli rol oynadıklarını rahatlıkla söylemek mümkündür. Öte yandan, vergi dağılımı yoluyla sosyal adaleti sağlayabilecek ve günümüz toplumlarının ulaşmak istedikleri vergi ödeme gücüne göre vergi almayı gerçekleştirebilecek verginin, yine gelir vergisi olduğu söylenebilir.
1961 yılında yürürlüğe giren ve o tarihten bu yana dar veya kapsamlı birçok değişikliğe uğrayan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, günümüzde halen uygulanmaktadır. Bu kanun üzerinde yapılan en kapsamlı değişiklik, 1.1.1999 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere 4369 sayılı kanun ile yapılan değişikliktir. 4369 sayılı kanunla değişiklik yapılmadan önce kanunun 1. maddesinde gelirin konusu; "Gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ücret ve iratların safi tutarıdır." şeklinde tanımlanmış ve 2. maddesinde de gelirin unsurları, yedi bent halinde sayılmıştır.
Gelir Vergisinin Konusu
Gelir vergisinin konusu, gerçek kişilerin elde etmiş oldukları kazanç ve iratlar yani gelirlerdir.
Gelir Vergisine Göre Gelirin Özellikleri
- Gelir Kişiseldir: Vergiye konu olan gelir, gerçek kişilerin elde ettiği gelirdir. Gerçek olmayan kişilerin elde ettiği gelir, gelir vergisi konusu içine girmez.
- Gelir Yıllıktır: Gelir Vergisi Kanunu, vergilendirilecek geliri yıllık olarak kabul etmiştir. Gelirin yıllık olarak vergilendirilmesi, onun kişiselliğinin bir sonucudur
- Gelir Gerçektir: İlke olarak vergiye tabi gelir, geçek usul ile tespit edilir. Yani gelirin tespiti, az veya çok bir muhasebe düzenini gerekli kılar.
- Gelir Safidir: Vergilendirilecek gelirin diğer bir özelliği de, onun safi olmasıdır. Yani gelirin elde edilmesi için yapılan giderler, gayrisafi gelirden düşülür.
Gelir Vergisinde Mükellefiyet
Gelir vergisinin mükellefleri, kanunun kabul ettiği anlamda gelir elde eden gerçek kişidir. Gerçek kişilerde kişilik, doğumla başlayıp ölümle sona erer. Bu nedenle gerçek kişilerin gelir vergisi mükellefiyeti, doğumla, hatta sağ olarak doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü anda başlar.
Mükellef Türleri
- Tam Mükellefler: Gelir Vergisi Kanunu'nun 3. maddesi, Türkiye'de yerleşmiş olanları tam mükellef saymıştır. Türkiye dışında bulunan bir kimsenin tam mükellef olabilmesi için ön şart, o kişinin Türk vatandaşı olmasıdır. İkinci olarak da onun, " resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye'de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı memleketlerde oturması" gerekir.
- Dar Mükellefler: Türkiye'de ikametgâhı olmayan veya yerleşmiş sayılmayan kimseler dar mükelleflerdir. Bu kişilerin dar mükellef olabilmeleri için ön şart, Türkiye'de kazanç ve irat sahibi olmalarıdır.
Vergiyi Doğuran Olay
Gelir vergisinde vergiyi doğuran olay, mükellefin yani gerçek kişinin geliri elde etmesidir. Gelir tahakkuk esasına veya tahsil esasına göre elde edilebilir.
Gelir Vergisinin Konusuna Giren Kazanç Ve İratlar
Gelir Vergisi Kanunu’nun birinci maddesinde sözü geçen kazanç ve iratların nelerden oluştuğu ikinci maddesinde gösterilmiştir. Buna göre kazanç ve iratlar:
- Ticari kazançlar,
- Zirai kazançlar,
- Ücretler,
- Serbest meslek kazançları,
- Menkul sermaye iratları,
- Gayrimenkul sermaye iratları,
- Sair kazanç ve iratlardan oluşmaktadır.
Ticari Kazanç: Her türlü ticari ve sınaî faaliyetlerden doğarı kazançlardır.
Zirai Kazanç: Zirai faaliyetten doğan kazançtır.
Ücretler: Ücret, işverene tabi ve belli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.
Serbest Meslek Kazançları: Her türlü serbest meslek faaliyetlerinden doğan kazançlar, serbest meslek kazançlarıdır. Serbest meslek faaliyeti, sermayeden çok kişisel çalışmaya, ilmi veya mesleki bilgiye dayanan ve ticari nitelikte olmayan işlerin kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.
Menkul Sermaye İratları: Sahibinin ticari, zirai ve mesleki faaliyeti dışında, nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden oluşan sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri iratlardır. Ancak, bu kazançlar bir sermaye sahibinin ticari faaliyetine bağlı bulunduğu takdirde, ticari kazanç sayılır ve sadece ticari kazancın tespitinde dikkate alınır.
Gayrimenkul Sermaye İratları: Bina, arazi, madenler, taş ocakları, tuğla ve kiremit harmanları, tuzlalar, voli mahalleri ve dalyanlar, gemi ve gemi payları, her türlü yükleme ve boşaltma araçları, her türlü motorlu araç, iletme ve imtiyaz hakları, ruhsatları, ihtira beratı telif hakları gibi Gelir Vergisi Kanunu’nun 70inci maddesinde yazılı mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyetleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratlar gayrimenkul sermaye iratlarıdır.
Safi İrat, gayrisafi irattan iradın elde edilmesi ve devamı için yapılan giderler indirilerek bulunur. Bu giderler Gelir Vergisi Kanunu’nda ayrıntılı olarak sayılmıştır. Yükümlüler isterlerse belgeye dayanan gerçek giderlerini, isterlerse bunlara karşılık olmak üzere hâsılatlarının kanunda belirtilen belli bir yüzdesini götürü gider olarak indirebilirler.
Sair Kazanç Ve İratlar: Gelir Vergisi Kanunu, ilk altı gelir türünün kapsamına girmeyen ve süreklilik taşımayan bazı değer artışı kazançları ile geçici kazançları sair kazanç ve iratlar grubu içinde vergilendirmektedir.
Ticari Kazancın Gerçek Usulde Tespiti
Gelir vergisinde gelirin gerçek usulde tespiti esastır. Ticari kazancın gerçek usulde tespiti de bilanço veya işletme hesabı esasına göre yapılır. Kural olarak ticari kazanç gerçek usulde vergilendirildiği ve gerçek vergilendirmelerde de safi tutarlar esas alındığı için, yapılan giderlerin hâsılattan indirilmesi gerekir. Kanunun indirilmesini kabul ettiği giderler, ticari kazancın elde edilmesi ve devamının sağlanması ile ilgili giderlerdir.
Ticari Kazancın Basit Usulde Tespiti
Gerçek usulde vergilendirilenler ile esnaf muaflığı sınırları arasında ticari kazanç elde eden gerçek kişiler, basit usulde vergilendirilir. Kanun koyucu bu gibi kişileri, iş hacimlerinin belirli bir haddin altında olması ve gerçek usulün gerektirdiği defter tutma mükellefiyetlerini yerine getiremeyecekleri gerekçesiyle, basit usule tabi tutmuştur. Basit usulde ticari kazanç, bir hesap döneminde elde edilen hâsılat ile giderler ve satın alınan malların alış bedelleri arasındaki müspet farktır. Basit usule tabi mükellefler, defter tutma dışında, ikinci sınıf tüccarların tabi olduğu hükümlere aynen tabidirler.
Gelir Vergisinde Muafiyet Ve İstisnalar
Gelir Vergisi Kanunu ekonomik, sosyal, politik nedenlerle muafiyet ve istisnalara yer vermiştir. Gelir Vergisinde tanınmış olan başlıca muaflıklar: Esnaf muaflığı, küçük çiftçi muaflığı, diplomat muaflığı, göçmen ve mülteci muaflığıdır.
İstisnalar ise, serbest meslek kazançlarında, gayrimenkul sermaye iratlarında istisnalar, müteferrik istisnalar ve yatırım indirimi istisnasıdır.
Özel indirim: Yükümlünün geliri ücret kazancı ise, vergi hesaplanırken özel indirim adı altında belli bir tutar safi gelirden indirilir.
Beyan Esası
Gelir Vergisi Kanunu'nun 83- maddesi, "Hilafına hüküm olmadıkça, Gelir Vergisi mükellefin veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh olunur" demektedir.
Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kimse olarak kabul edilmektedir
Beyanname Türleri
Gelir vergisi beyanları; yıllık, muhtasar ve münferit beyanname ile yapılır,
- Yıllık beyanname, çeşitli kaynaklardan bir takvim yılı içinde elde edilen kazanç ve iratların bir araya getirilip toplanmasına ve bu suretle hesaplanan gelirin vergi dairesine bildirilmesine aittir,
- Muhtasar beyanname, işverenler veya vergi kesintisi yapan diğer kimseler tarafından kesilen vergilerin, matrahları ile birlikte toplu olarak vergi dairesine bildirilmesine aittir.
- Münferit beyanname, dar mükellefiyete tabi olanların yıllık beyanname ile bildirmeye mecbur olmadıkları kazanç ve iratlardan, vergisi kesinti yoluyla alınmamış olanların bildirilmesine aittir,
Verginin Hesap Edilmesi
Bulunan gelire, G.V. K.’ nın 103. maddesinde yer alan artan oranlı tarife uygulanarak, gelir vergisi hesaplanır.
YILLIK BEYANNAMENİN VERİLMESİ
Yıllık Beyannamenin Verilme Zamanı
Mükellefler elde ettikleri gelirlerine göre değişik aylarda beyanname verirler. Buna göre, geliri sadece basit usulde tespit edilen ticari kazançlardan oluşan mükellefler Şubat ayının birinci gününden 25. günü akşamına kadar; bunların dışındaki durumlarda olanlar ise Mart ayının birinci gününden 25. günü akşamına kadar yıllık beyanname verirler. Ölüm halinde, ölüm tarihinden itibaren 4 ay içinde yıllık beyannamenin verilmesi gerekmektedir.
Yıllık Beyannamenin Verileceği Vergi Dairesi
Tam mükellefler yıllık beyannamelerini, ikametgâhlarının bulunduğu vergi dairelerine verirler. Dar mükellefiyette ise vergi beyannamesi, Türkiye'de vergi muhatabı mevcutsa onun Türkiye'de oturduğu yerin; Türkiye'de vergi muhatabı yoksa işyerinin (işyeri birden fazla ise, bu işyerlerinden herhangi birisinin) bulunduğu vergi dairesine verilir. Yıllık beyanname vergi dairesine bizzat mükellef veya onun adına hareket eden bir kişi tarafından verilebileceği gibi, posta ile de gönderilebilir.
Muhtasar Beyanname
Gelir vergisi, mükellefin yıllık beyanına dayanarak tarh ve tahakkuk ettirilerek ödemeye tabi tutulur. Gelir vergisinde genel kural bu olmakla beraber, bazı kazanç, ücret ve iratların vergisi, söz konusu gelirleri ödeyenler tarafından kaynakta kesilir. Kaynakta kesintiye tabi tutulan vergiler, kesintiyi yapan, diğer bir ifadeyle vergi sorumlusu tarafından vergi dairesine yatırılır. Bu yolla kesilen vergiler, mükelleflerin ileride yapacağı vergi ödemesinden mahsup edilir.
V.U.K.’ nın 11. maddesine göre, yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanlar, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bunlarla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumludurlar.
Muhtasar Beyannamenin Verilmesi
G.V. K. 94. madde gereğince vergi kesintisi yapmaya zorunlu olanlar, bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri kârlar ve iratlar ile bunlardan kestikleri vergileri, ertesi ayın 23. günü akşamına kadar, ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin vergi dairesine bildirmeye zorunludurlar. Mükellef kaynakta kestikleri vergileri beyanname verdikleri ayın 26. günü akşamına kadar ödemek zorundadırlar.
Verginin Tarhı
Tarh İşlemi; Vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muameledir.
Verginin Tahakkuku
Verginin tahakkuku, tarh ve tebliği edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesi olarak tanımlanmaktadır.
KURUMLAR VERGİSİ
Kurumlar Vergisinin konusu, Kurumlar Vergisi Kanununun 1. maddesinde belirtilen kurumların elde etmiş oldukları kurum kazançlarıdır. Kurumlar Vergisinde de kurum kazançları, Gelir Vergisine konu olan yedi kazanç ve irat türünden oluşur. Ancak Kurumlar Vergisinde kazançlar hangi kaynaktan sağlanırsa sağlansın, kurum kazancı adı altında birleşir ve ticari kazancın vergilendirilmesine ilişkin hükümlere göre vergilendirilir.
Kurumlar Vergisi Mükellefleri
Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 2–6. maddeleri arasında vergi mükellefleri tanımlanmıştır. Bunlar;
- Sermaye Şirketleri
o Anonim Şirketler
o Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirketler
o Limited Şirketler
- Menkul Kıymetler Yatırım Fonları
- Kooperatifler
- İktisadi Kamu Müesseseleri
- Dernek ve Vakıflara Ait İktisadi İşletmeler
- İş Ortaklıkları
- Yabancı Kurum ve Kuruluşlar
Kurumlar Vergisinde Yükümlülük (Mükellefiyet) Türleri
Kurumlar vergisinde de dar ve tam yükümlülük türleri kabul edilmiştir. Daha önce gelir vergisinde de açıklanmış olduğu gibi, dar mükellefiyette yükümlü, yalnız Türkiye’de elde ettiği gelirler üzerinden, tam mükellefiyette ise hem Türkiye’de, hem de Türkiye dışında elde ettiği kazançlar üzerinden vergilendirilir.
Kurumlar Vergisinde Muafiyet Ve İstisnalar
Çeşitli nedenlerle kurumlar vergisinde de muafiyet ve istisnalara yer verilmiştir. Kanunda yer alan yükümlü tanımına girmekle birlikte, yine yasa hükmü gereği vergi dışı bırakılan kurumlar kanunun 4.maddesinde sayılmıştır. Kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlar ise, kanunun 5.maddesinde sayılmıştır.
Kurumlar Vergisinin Matrahı, Oranları, Beyannameler Ve Ödeme
Verginin Matrahı: Kurumlar vergisi, yükümlülerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanır. Safi kazancın hesaplanmasında Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazançlar hakkındaki hükümleri uygulanır. Safi kazanca ulaşmak üzere gayrisafi kazançtan Gelir Vergisi Kanununda 40ıncı maddede belirtilen giderler indirilir.
Oran: Kurumlar vergisi, kurum kazancı üzerinden % 20 oranında alınır.
Beyannameler: Kurumlar vergisi de gelir vergisi gibi, vergi yükümlüsü veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh olunur. Beyanname, ilgili bulunduğu hesap döneminin sonuçlarını içerir. Her mükellef vergiye tâbi kazancının tamamı için bir beyanname verir. Kurumlar vergisi beyannamesi, hesap döneminin kapandığı ayı izleyen dördüncü ayın birinci gününden yirmibeşinci günü akşamına kadar mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine verilir.
Kurumlar tarafından yapılan vergi tevkifatı muhtasar beyanname ile vergi dairesine bildirilir. Bir de dar yükümlülüğe tabi kurumların bir kısım kazançlarını elde ettikleri tarihten itibaren 15 gün içinde bildirmelerini sağlayan özel beyanname vardır.
Ödeme: Kurumlar vergisi, beyannamenin verildiği ayın sonuna kadar ödenir. Muhtasar beyanname ile bildirilen vergiler, beyannamenin verildiği ayın 26. günü akşamına kadar ödenir.
GİDER VERGİLERİ
Gider vergileri üretilen, satılan veya tüketilen mal ve hizmetler üzerine konulan vergilerdir. Gelir veya serveti elde edildikleri zaman değil, harcandıkları zaman, mal ve hizmetlerin fiyatları içine gizlenmiş olarak vergilendirirler; vasıtalı (dolaylı) vergilerdir. Miktarları tüketim harcamalarına göre değişir; vergilenmiş malları daha çok kullananlar, diğerlerine göre daha fazla vergi öderler. Tersine artan oranlı vergilerdir; kişinin geliri arttıkça tükettiği mal ve hizmetler üzerinden ödediği verginin gelirine oranı küçülür.
KATMA DEĞER VERGİSİ
Ülkemizde 1 Ocak 1985 tarihinden itibaren uygulamasına başlanan Katma Değer Vergisi çağdaş ve genel kapsamlı bir tüketim vergisidir.
Katma Değer Vergisinin Konusu
Katma değer vergisinin konusu ticari, sınaî, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler, her türlü mal ve hizmet ithalatı ile diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetlerdir.
Teslim, bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlere devredilmesidir. Hizmet ise, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemlerdir. Bu işlemler; bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi, şekillerde gerçekleşebilir. Vergiye tabi bir hizmetten, işletme sahibinin, işletme personelinin veya diğer şahısların karşılıksız yararlandırılması hizmet da sayılır. Türkiye ile yabancı ülkeler arasında yapılan taşımacılık ile transit taşıma işlerinde, hizmetin iç parkura isabet eden kısmı Türkiye'de yapılmış hizmet sayılarak vergiye tabi tutulmuştur.
Yükümlüler Ve Sorumlular
Nihai vergi yüklenicisi tüketici olduğuna göre parasal mükellefiyet altında olan da nihai tüketicidir. Bu durumda burada sözü edilen mükellef, aracı mükelleftir. Mutavassıt mükellef,yani kendi nam ve hesabına ödediği vergiyi bir başkasına yasal olarak yansıtan diğer bir deyişle bir başkasından yasal olarak tahsil eden kişidir. O halde Katma Değer Vergisinin KDV Kanununa göre mükellefleri şunlardır:
- Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, bu işleri yapanlar,
- İthalatta mal ve hİ2met ithal edenler,
- Transit taşımacılarda gümrük veya geçiş işlemine muhatap olanlar,
- PTT işletme Genel Müdürlüğü ve Radyo ve Televizyon Kurumları,
- Spor-Toto, piyango (Milli Piyango dahil) ve benzeri oyunların teşkilat müdürlükleri,
- At yarışları ve diğer müşterek bahis ve talih oyunlarında bunları tertipleyenler,
- 8. maddenin 3 fıkrasının (c) bendine giren hallerde bunları tertipleyenler veya gösterenler,
- Gelir Vergisi Kanunu'nun 70. maddesinde belirtilen mal ve hakları kiraya verenler,
- İsteğe bağlı mükellefiyette talepte bulunanlar.
Matrah
Teslim ve hizmet işlemlerinde matrah, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedeldir. Bedel deyimi, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade eder. Belli bir tarifeye göre fiyatı tespit edilen işler ile bedelin biletle tahsil edildiği hallerde tarife ve bilet bedeli Katma Değer Vergisi dâhil edilerek tespit olunur ve vergi müşteriye ayrıca intikal ettirilmez.
Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 7. maddesi hükmüne göre, Türkiye ile yabancı ülkeler arasında yapılan taşıma işlemleri ile transit taşımacılıkta hizmetin Türkiye içinde kalan parkura isabet eden kısmına ait taşıma ücretleri, vergi konusuna girmektedir. Yalnız, Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 14. maddesi ile de Bakanlar Kuruluna tanınan yetki çerçevesi içerisinde yerli taşımacılık işletmeleri vergiden istisna edilmiştir.
Bu istisna hükmü dışında kalanların vergi matrahları ise şahıs ve ton başına kilometre itibariyle yurt içi emsalleri göz önüne alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca tespit edilecektir.
Vergiyi Doğuran Olay
Katma değer vergisinde vergiyi doğuran olay
- Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması,
- Malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi,
- Kısım kısım mal teslimi veya hizmet yapılması mutad olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde, her bir kısmın teslimi veya bir kısım hizmetin yapılması,
- Komisyoncular vasıtasıyla veya konsinyasyon suretiyle yapılan satışlarda, malların alıcıya teslimi,
- Malın alıcıya veya onun adına hareket edenlere gönderilmesi halinde, malın nakliyesine başlanması veya nakliyeci veya sürücüye tevdii,
- Su, elektrik, gaz, ısıtma, soğutma ve benzeri enerji dağıtım veya kullanımlarında bunların bedellerinin tahakkuk ettirilmesi,
- İthalatta, Gümrük Kanununa göre gümrük vergisi ödeme mükellefiyetinin başlaması, gümrük vergisine tabi olmayan işlemlerde ise gümrük beyannamesinin tescili,
- İkametgâhı, işyeri, kanunî merkezi ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayanlar tarafından yabancı ülkeler ile Türkiye arasında yapılan taşımacılık ile transit taşımacılıkta gümrük bölgesine girilmesi veya gümrük bölgesinden çıkılması, anında meydana gelir.
İstisnalar
Katma değer vergisinde çeşitli amaçlarla istisnalar tanınmıştır. Bunlar başlıca, mal ve hizmet ihracatı istisnası, ithalat istisnası, deniz, hava ve demiryolu taşıma araçları istisnası, uluslararası taşımacılık istisnası, diplomatik istisnalar, sosyal, kültürel, eğitim ve askeri amaçlı istisnalar ile Kanunda sayılan diğer istisnalardır.
Transit ve Türkiye ile yabancı ülkeler arasında yapılan taşımacılık işlerinde, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek taşıma işleri vergiden müstesnadır. Bu istisna, ikametgâhı, kanunî merkezi ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan mükelleflere, ilgili ülkeler itibariyle karşılıklı olmak şartıyla tanınır. Bu istisna uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Vergilendirme Usulü
Katma değer vergisinde yükümlüler, aksine hüküm bulunmadıkça gerçek usulde vergilendirilirler.
Verginin Oranı Ve Ödenmesi
Katma değer vergisi oranı, vergiye tabi her bir işlem için % 10'dur. Bakanlar Kurulu bu oranı, dört katına kadar artırmaya, % 1'e kadar indirmeye, bu oranlar dâhilinde muhtelif mal ve hizmetler ile bazı malların perakende safhası için farklı vergi oranları tespit etmeye yetkilidir. Bakanlar Kurulu Kanunda kendisine tanınmış olan alt ve üst limitler dâhilinde bu oranları belirlemektedir.
Katma Değer Vergisi, bu Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça mükelleflerin yazılı beyanları üzerine tarh olunur. Herhangi bir vergilendirme döneminde vergiye tabi işlemleri bulunmayan mükellefler de beyanname vermek mecburiyetindedirler. Katma Değer Vergisinde vergilendirme dönemi, faaliyet gösterilen takvim yılının üçer aylık dönemleridir. Ancak, Maliye ve Gümrük Bakanlığı mükelleflerin yıllık gayri safi hâsılatlarına göre üç aylık vergilendirme dönemi yerine birer aylık vergilendirme dönemi tespit etmeye yetkilidir.
Beyanname vermek mecburiyetinde olan mükellefler ile vergi kesmekle sorumlu tutulanlar, bir vergilendirme dönemine ait katma değer vergilerini beyanname verecekleri ayın 26. günü akşamına kadar ödemeye mecburdurlar. İthalde alınan katma değer vergisi, gümrük vergisi ile birlikte ve aynı zamanda ödenir. Gümrük vergisine tabi olmayan ithalata ve ikametgâhı, kanunî merkezi ve iş merkezi yurt dışında bulunanlar tarafından motorlu kara taşıtlarıyla Türkiye ile yabancı ülkeler arasında yapılan taşımacılık ile transit taşımacılığa ait Katma Değer Vergisi, bu işlemlere ait özel beyannamelerin verilme süresi içinde ödenir. Beyanname vermek mecburiyetinde olmayan mükelleflerin Katma Değer Vergisi ise, tarh süresi içinde ödenir.
DAMGA VERGİSİ
Konu, Yükümlüler ve Matrah
Damga vergisi, kişilerin kendi aralarında ya da devletle yaptıkları hukuki işlemlerde düzenledikleri belgeler veya kâğıtlar üzerinden ödedikleri mali yükümlülüklerdir. Damga vergisi’nin konusu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kâğıtlardır. Kanuna ekli (2) sayılı tabloda yazılı kâğıtlar ise, damga vergisinden müstesnadır.
Kanundaki kâğıtlar terimi, yazılıp imzalamak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade eder. Yabancı memleketlerle Türkiye`deki yabancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kâğıtlar, Türkiye`de resmi dairelere ibraz edildiği, üzerine devir veya ciro işlemleri yürütüldüğü veya herhangi bir suretle hükümlerinden faydalanıldığı takdirde vergiye tabi tutulur.
Vergiye tabi kâğıtlar mahiyetinde bulunan veya onların yerini alan mektup ve şerhlerle, bu kâğıtların hükümlerinin yenilenmesine, uzatılmasına, değiştirilmesine devrine veya bozulmasına ilişkin mektup ve şerhler de Damga Vergisine tabidir.
Damga Vergisinin mükellefi kâğıtları imza edenlerdir. Resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kâğıtların Damga Vergisini kişiler öder. Yabancı memleketlerle Türkiye`deki yabancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kâğıtların vergisini, Türkiye`de bu kâğıtları resmi dairelere ibraz eden, üzerlerinde devir veya ciro işlemleri yapanlar veya herhangi bir suretle hükümlerinden faydalananlar öderler. Ancak bunlardan ticari veya mütedavil kâğıt mahiyetinde bulunanların vergisini, bunları en evvel satan veya kabul veya başka suretle kullanan kişiler öderler.
Damga Vergisi nispi veya maktu olarak alınır. Nispi vergide, kâğıtların nevi ve mahiyetlerine göre, bu kâğıtlarda yazılı belli para, maktu vergide kâğıtların mahiyetleri esastır. Belli para terimi, kâğıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hâsıl edeceği parayı ifade eder.
Kâğıtların Damga Vergisi bu kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı nispet veya miktarlarda alınır. Damga Vergisi makbuz karşılığı, istihkaktan kesinti yapılması veya basılı damga konulması şekillerinden biriyle ödenir. Bu ödeme şekillerinin hangi işlemler için ne suretle uygulanacağını tespite Maliye Bakanlığı yetkilidir.
VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ
Verginin Konusu
Veraset ve intikal vergisi, veraset yoluyla veya hangi suretle olursa olsun ivazsız bir şekilde bir kişiden diğer bir kişiye intikal eden mallar üzerinden alınır.
Verginin Mükellefi
Veraset ve intikal vergisinin mükellefi, veraset yoluyla veya ivazsız bir şekilde mal edinen gerçek ve tüzel kişilerdir.
Verginin Matrahı
Veraset ve intikal vergisinin matrahı, kural olarak, intikal eden malların Vergi Usul Kanunu'na göre bulunan değerleridir. Ancak, mükellefler veraset ve intikal vergisi konusuna giren malları değerlerken Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu'nda öngörülmüş değerleme ölçülerini kullanacaklardır.
Vergi Tarifesi
Veraset ve intikal vergisi artan oranlı bir tarifeye sahiptir. Diğer bir deyişle, vergi matrahı arttıkça oranlar da artmaktadır.
Vergi Sorumluluğu
Veraset ve intikal vergisinde kaynakta kesinti yapma sorumluluğu müşterek bahis, yarışma ve çekiliş düzenleyen gerçek ve tüzel kişilere, kamu kurumları, bankalar, bankerler, kasa kiralayanlar, sigorta şirketleri, mahkemeler ve icra daireleri, diğer şirket ve kurumlar hak sahiplerine verilmiştir.
Beyanname Verilmesi
Veraset yoluyla veya ivazsız şekilde mal edinenlerle, bu vergiyi kaynakta kesmek zorunda olanlar beyanname vermek zorundadırlar.
Ödeme Süresi
Veraset ve intikal vergisi tahakkukundan itibaren üç yılda ve her yıl mayıs ve kasım aylarında olmak üzere altı eşit taksitte ödenir.
MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ
Verginin Konusu
Motorlu taşıtlar vergisinin konusunu yasada belirtilen motorlu kara, hava ve deniz taşıtları oluşturmaktadır.
Verginin Mükellefi ve Vergiyi Doğuran Olay
Motorlu taşıtlar vergisinin mükellefi trafik, belediye veya liman sicili ile Ulaştırma Bakanlığınca tutulan sivil hava vasıtaları sicilinde adlarına motorlu taşıt kayıt ve tescil edilmiş olan gerçek ve tüzel kişilerdir. (MTVK. m. 3) Vergiyi doğuran olay ise motorlu taşıtların gerçek ve tüzel kişiler adına sözü edilen sicillere kayıt ve tescil edilmesidir.
Vergi Tarifeleri
Motorlu taşıtlar vergisi, spesifik nitelikte dört ayrı tarife üzerinden hesaplanır;
- Tarife: Motosiklet ve binek araçlar
- Tarife: Minibüsten itibaren büyük araçlar
III. Tarife: Deniz araçları
- Tarife Hava taşıtları
Verginin Tarhı
Motorlu taşıtlar vergisi uygulamasında yetkili vergi dairesi, ilke olarak, taşıtların kayıt ve tescilinin yapıldığı yer vergi dairesidir.
Verginin Ödenmesi
Motorlu taşıtlar vergisi her yıl Ocak ve Temmuz aylarında iki eşit taksitte ödenir. Takvim yılının ilk altı ayında, taşıtın yapısında bir değişiklik olması veya verginin artırılması veya azaltılması halinde ikinci taksit, yeni duruma göre ödenir (MTVK. m. 9/4).
Motorlu Taşıtlar Vergisinin Gider Yazılamaması
Motorlu taşıtlar vergisine ilişkin (I), (III) ve (IV) sayılı tarifelerde yar alan taşıtlardan alınan vergi ve cezalar ile gecikme zamları gelir ve kurumlar vergilerinin matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilmez. Ancak, ticari amaçla kullanılan uçak ve helikopterler ile taşıt kiralama faaliyetiyle uğraşan işletmelerin bu amaçla kiraya verdikleri taşıtlar için ödedikleri motorlu taşıtlar vergisinin gider olarak indirilebilmesi mümkündür (MTVK. m. 14).
Detaylı bilgi almak için : 0 532 208 97 82 Benzer makaleler:Yorum ekleDuyurularKullanıcı GirişiPopüler haberler
Tüm Hakları Saklı ve Neba Eğitim Kurumlarına Aittir. Site İçeriğinin İzinsiz Kopyalanması YASAKTIR.